Etik kaygılar veya başka sebeplerle hayvansal gıdalardan uzaklaşarak vegan bir hayatı benimseyen kişilerin bir kısmı, birlikte yaşadıkları hayvanların beslenmesini de sorgulamaya başladılar.
Çünkü, kendileri her türlü canlının yaşam hakkını savunurken, birlikte yaşadıkları evcil hayvanlara başka hayvanların beden parçalarını kendi elleriyle sunmaları onları rahatsız ediyor.
Bir kısım eleştiri, insanın veganizasyonu için bile halen çok yolumuz varken insan olmayan canlıların doğalarıyla oynamanın hakkımız olmadığı yönünde. Bir kısım ise zaten hayvansal içerikli mamaların sağlıklı olmadığı ve hayvanların ihtiyacı olan besin öğelerinin mamalara sentetik olarak enjekte edildiğinden vegan mamaların sorun teşkil etmediği kanaatinde.
Bu konuyu bir uzmanın perspektifinden değerlendirmek için, kendisi de vegan olan Veteriner Hekim Kaan Gencel’e söz verdik. Kaan’ın Veganİstasyon için kaleme aldığı bu değerli yazının sizleri aydınlatması ve aklınızdaki sorulara cevap olması dileklerimizle.
….
Vegan olmak; vegan bir veteriner hekim olmak, tüm türleri, tüm hayvanları ayırt etmeden kabul etmeyi, tedavi etmeyi, birini yiyecek, birini arkadaş görmemeyi gerektirir. Günümüzdeki en büyük çelişkilerden biriyse hekim olarak bir hayvana zarar vermeye ortak olmaktır. Bunun çok çeşitli sebeple olduğu bir gerçek ve mutlaka irdelenmesi gereken bir konu.
Bu yazıda değinmek istediğim şey, birlikte yaşadığımız dostlarımızın bitkisel beslenip beslenemeyecekleri üzerine olacak.
Bir mamanın içeriği mutlaka dengeli şekilde planlanmalı; protein, karbonhidrat, yağ, vitamin, mineral girdileri eksiksiz bir şekilde hazırlanmalıdır. Bu noktada, özellikle kediler için önem arz eden husus esansiyel aminoasitlerdir. Kedilerde olmazsa olmaz esansiyel aminoasit “Taurin” adlı aminoasittir. Eksikliği, ciddi sağlık sorunlarına ve hatta ölüme sebep olsa da taurinin mamalarda mevcut olmasından ötürü kedilerde taurin eksikliği görülmesi oldukça nadirdir.
Durum aslında bitkisel mamalarda da farklı değildir. Bu içerik, bitkisel mamalara sentetik olarak eklenebilmektedir.
Bu konuda AAFCO (Association of American Feed Control Officials) aşağıdaki standartları oluşturmuştur. Bazı içerikler için standartları aşağıda bulabilirsiniz.
Kedi | |||
Yavru Min. | Yetişkin Min. | ||
Arjinin | 3,10gr. | 2,6gr. | |
Lineloik Asit | 1,40gr | 1,40gr | |
Araşidonik Asit | 0,05gr | 0,05gr | |
Taurin | 0,50gr. | 0,50gr. | |
Niasin | 15mg | 15mg |
Köpek | ||
Yavru Min. | Yetişkin Min. | |
Arjinin | 2,50gr | 1,28gr. |
Lineloik Asit | 3,30gr | 2,8gr. |
Vitamin A | 1250IU | 1250IU |
Alfa-linolenik | 0,2gr. | Belirtilmemiş |
Köpek vücudunda yeterli kadar sentezlenemeyebilen D ve B12 Vitaminleri, köpek diyetlerine eklenmelidir. Kediler içinse D vitamini ve B12 Vitaminlerinin yanına, A Vitamini, Taurin ve Araşidonik Asit eklemeleri yapılmalıdır.
Kritik öneme sahip maddeler; Kuru Mama için,
Kediler
D3 vitamini (ya da D2) 250 UI/kg,
B12 vitamini 20 µg/kg,
A vitamini 3.000 IU/kg,
Araşidonik Asit 55 mg/kg
Omega-3;EPA(Eykosapentenoik Asit) ve DHA(dokosaheksaenoik asit) 90 mg/kg
Taurin 360 mg/kg
(Anton Beynen, Vegetarian petfoods (2017)
Proteinler, Aminoasitler ve Yağlar
Amino asitler proteinlerin yapı taşlarıdır. Sadece 20 farklı amino asit kullanılır ve bu amino asitler, vücutta ihtiyaç duyulan tüm proteinleri oluşturmak için farklı şekillerde birleştirilirler. Bazı aminoasitlerin -özellikle kedilerde- dışarıdan alınması gerekmektedir.
Arjinin: Arjinin, üre döngüsündeki işlevi nedeniyle kedi beslenmesinde önemli bir amino asittir. Arjinin sitrülin ve ornitin’den sentezlenebilir. Eksikliği hiperamonemiye ve hepatik ensefalopatiye, zayıf büyümeye ve hızlı vücut kütlesi kaybına yol açabilir. (National Research Council,1986)
Taurin: Diğer türlerin aksine kediler, sistein ve metionin amino asitlerinden taurin sentezleyemezler. Kedi taurin eksikliği, etkileri çok sayıda araştırmacı tarafından tanımlanan çoklu organ sistemi işlev bozukluğuna neden olabilir. Etkiler arasında genelleştirilmiş retinal atrofi, görsel korteks ve serebellumun gelişimsel eksiklikleri, dilate kardiyomiyopati, üreme yetmezliği ve tromboembolizm yer alır. Normal büyüme, bağışıklık ve nörolojik fonksiyonun tümü yeterli taurin seviyelerine bağlıdır. Taurin seviyesi mutlaka doğru şekilde ayarlanmalıdır. Bitkisel mamalara sentetik olarak üretilen taurin eklenmektedir.
Metiyonin ve Sistein: Kediler, metionini sentezleyemez veya koruyamazlarken eksikliği yetersiz büyüme ve dermatite (iltihaplı bir cilt durumu) neden olabilir. Tavuk yemlerinde en yaygın olarak kullanılan metiyonin kaynağı olan balık ununun 100 gramında sadece 1.68gr metiyonin bulunurken, sentetik metiyoninin aynı miktarında 99gr saf metiyonin bulunmaktadır. Sentetik metiyoninin saf olması nedeniyle çok az miktarda kullanılması ihtiyacı karşılayabilir. Örneğin saf sentetik metiyoninin bir birimi ancak 50 katı kadar balık unuyla karşılanabilmektedir. Sisteinse, l-sistein olarak sentetik şekilde üretilebilmektedir.
Lizin: Bu esansiyel amino asit, kolajen, fibrin ve keratin oluşumunda önemlidir, eksikliği cilt ve bağ dokusu eksiklikleri ile sonuçlanabilir. (MacDonald ve diğerleri 1984, Blood & Studdert 1988). Diğer içerikler gibi dışarıdan eklenmelidir.
Araşidonik Asit: Bu esansiyel yağ asidi esas olarak hayvansallarda bulunur. Köpeklerin aksine, kediler, delta-6-desatüraz enziminden yoksundur ve sonuç olarak linoleik asitten araşidonik asit sentezleyemezler. (National Research Council, 1986). Diyetinde araşidonik asit olmayan kediler, gecikmiş ve zayıf trombosit agregasyonu nedeniyle uzun süreli kanamalar yaşayabilir. Araşidonat eksikliğinin en hassas göstergesi dişi kedilerde üreme yetersizliğidir (MacDonald ve ark. 1984)
A Vitamini: Kediler bağırsak mukozasındaki beta-karotenden A vitamini (retinol) sentezleyemezler, bu nedenle retinol bir kedinin diyetinde önceden oluşturulmalıdır. (Gray ve ark. 2004). Eksikliği körlüğe, dermatolojik lezyonlara, ikincil enfeksiyonlara ve üreme sorunlarına yol açabilir (National Research Council ,1986). 1966 yılında, sentetik A vitamini üretimi ABD’de toplam 830 ton üzerine çıkmıştır. (Peden 1999).
B Vitaminleri: B vitaminleri kedilerde korunamaz, depolanamaz (Gray ve ark. 2004). Eksikliği, zayıf büyüme ve nöropatilere neden olabilir (Kirk ve ark. 2000). Niasin (suda çözünür bir B kompleks vitamini) bitki dokusunda daha az bulunur ve diğer bazı türlerin aksine, kediler triptofandan önemli düzeyde niasin sentezleyemezler. Eksikliği durumunda; ishal, iştahsızlık, kilo kaybı, halsizlik ve apati ortaya çıkar.
Piridoksin (Vitamin B6): Transaminazların bir bileşenidir ve artan protein katabolizması nedeniyle kediler tarafından nispeten yüksek miktarlarda ihtiyaç duyulur (Gray ve ark. 2004). Eksikliği, kardiyak dilatasyon, tıkanıklık, periferik sinirlerin bozulması, konvülsif nöbetler ve geri dönüşü olmayan böbrek lezyonlarına sebep olur (National Research Council 1986, 26).
Doğru oranlarda sağlanması gereken ancak vejetaryen hayvan diyetlerinde daha az endişe uyandıran ek besinler arasında; karbonhidratlar, L-karnitin, kalsiyum, fosfor, magnezyum, demir, bakır, çinko, selenyum, potasyum, sodyum, klor, iyot, C, D, E vitaminleri, tiamin (vit. B1), riboflavin (vit. B2), pantotenik asit, folik asit, biotin, kolin, linoleik asit ve su bulunur (Peden, 1999).
D Vitamini: Bağırsak, kemik ve böbrekte işlev gören yağda çözünen bir vitamindir. İşlevi, kalsiyum ve fosforun bağırsak emilimini arttırmak, birikimini uyarmak, kemik kalsiyumu ve kalsiyumun renal arttırmaktır. Vücutta D vitamini işlevine sahip madde; kolekalsiferoldür (D3 vitamini), esas olarak hayvanlarda bulunur ve ağırlıklı olarak bitkilerde bulunan şekli, ergokalsiferoldür (D2). (MEYER ve ZETEK, 2010.) Köpeklerde kedilerden farklı olarak bitki bazlı D2 vitamininin hayvansal kaynaklı vitaminle neredeyse aynı etkinliğe sahip olduğu kanıtlanmıştır. (MEYER ve ZETEK, 2010). Günümüzde D3 de bitkisel/sentetik olarak elde edilebilmektedir.
Folik Asit: Folik asit ince bağırsakta emilir ve metil transferi için önemlidir. NRC (2006) tarafından önerilen folik asit miktarı köpekler için 270 μg/kg, kediler için 750 μg/kg’dir. Mamalara bitkisel olarak kolayca eklenebilir.
Demir: Çeşitli enzimlerde ve diğerlerinde önemli rol oynayan bir mikro mineraldir. NRC (2006), genç köpekler için 88 mg/kg, yetişkin köpekler için 30 mg/kg; kediler için 80 mg/kg kullanım önermektedir. Deniz yosunu, soya fasulyesi, mercimek, ıspanak ve lif kaynakları, pancar küspesi, soya değirmeni ve yerfıstığı kabukları iyi bitkisel demir kaynakları olarak sayılabilir.
Üriner pH: Bir kedinin idrarının pH’ının sağlıklı aralığı; 5,5 –7, bir köpeğinse 5- 7’dir(KRAFT ve DÜRR, 2013). Bitkisel beslenen kedi ve köpeklerde üriner sistemin düzenli muayene edilmesi atlanmamalıdır.
Biraz uzun olsa da protein, aminoasit ve yağlarla ilgili bazı çalışmalardan sizlere bilgiler vermeye çalıştım. Şimdi de yenilen mamanın vücutta nasıl değerlendirildiği yani biyoyarlanım konusunda değinmek istiyorum.
Biyoyararlanım
Besinlerin biyoyararlanımı büyük ölçüde bağırsak mukozasından emilebilen basit moleküller halinde sindirilebilirlik düzeylerine göre belirlenir. Kedi ve köpek gibi nispeten kısa bağırsak yollarına sahip hayvanlarda sindirilebilirliğin önemi yüksektir.
Pencovic ve Morris (1975), mısır veya buğday tanesinde bulunan nişastanın görünür sindirilebilirliğini incelemiş, kaba öğütülmüş, ince öğütülmüş veya kaba öğütülmüş ve pişirilmiş tahıllar için görünen nişasta sindirilebilirliklerini: mısırda %79.94 ve %88; buğdayda %92, %97 ve %96 olarak bulmuştur.
Mısır ve buğdaydan elde edilen nişastanın, özellikle ince öğütüldüğünde, kediler tarafından iyi kullanıldığı sonucuna varılmıştır (National Research Council 1986, 6).
Köpeklerde bazı protein kaynaklarının sindirilebilirliği değerlendirilmiştir:
Hegsted ve meslektaşları (1947), beyaz ekmek, mısır, pirinç, patates, marul, havuç, soğan, domates ve elma püresi içeren tamamen sebze içeren bir diyette proteinlerin görünür sindirilebilirliğinin %80.0 (artı-eksi %7.7) olduğunu bulmuşlardır. James ve McCay (1950), hem bitkisel hem de hayvansal proteinler içeren ticari, kuru tip gıdaların görünür protein sindirilebilirliğinin yetişkin köpekler için %67-82 arasında değiştiğini bildirmiştir. Kendall ve Holme (1982), dokulu soya proteini, ekstrakte edilmiş soya küspesi, tam yağlı soya unu ve mikronize bütün soya fasulyesi için görünen ham protein (Nx6.25) sindirilebilirlik katsayılarının %71 ila %87 arasında değiştiğini bildirmiştir. Moore ve meslektaşları (1980), soya fasulyesi küspesi, mısır, pirinç ve yulafın olgun Pointer’lar tarafından görünür sindirilebilirlik değerlerinin %77 ila %88 aralığında olduğunu bildirmiştir.
Burns ve meslektaşları (1982), laktalbümin, kazein, soya proteini* ve buğday gluteninin* görünür sindirilebilirliklerinin sırasıyla %87, 85, 78 ve %77 olduğunu göstermiştir (National Research Council 1986, 12).
(*2006 yılında veteriner hekimler Dr. Lorelei Wakefield ve meslektaşları, Journal of the American Veterinary Medical Association’da, en az bir yıl boyunca vejetaryen diyetle beslenen 34 kedinin ve geleneksel diyetle beslenen 52 kedinin sağlık durumunu karşılaştıran bir çalışma yayınladılar. İki grup arasında yaş, cinsiyet, vücut durumu, barınma veya algılanan sağlık durumu açısından önemli bir farklılık olmadığını belirlediler. Her iki gruptaki bakıcıların çoğu, kedilerini sağlıklı veya genel olarak sağlıklı olarak nitelendirdiler.)
Bu bilgileri ışığında bir veteriner hekim olarak bitkisel mamalarla ilgili yorumumu yapmak istiyorum.
Öncelikle, Türkiye’de üretimi ve satışı olmasa da dünyada bitkisel mama üretimi ve kullanımı yaygın denecek seviyelerdedir ve bu ürünleri denetleyecek kurumlar da bulunmaktadır. Bitkisel mamalar söz konusu olduğunda, veganlar da dahil her kesim tarafından bilgisizlikten kaynaklı ön yargılar gözlemlenmektedir.
Bu konunun Türkiye’de gündeme yeni yeni geliyor olmasından dolayı bu eleştirileri normal karşılamakla birlikte konunun daha sık konuşuldukça kanıksanılarak özellikle veganlar tarafından benimseneceğini düşünüyorum. Vegan mamalar, 70’li yıllardan itibaren dünyanın çeşitli ülkelerinde üretilmekte ve bu alanda birçok bilimsel çalışma yapılmış ve yapılmaya da devam etmekte.
Anlayacağınız, birlikte yaşadığımız canlıların ihtiyacı olan birçok hayvansal içerikli girdiyi, uzun bir zamandır sömürü ve şiddet olmadan da elde edilebilmekte ve mamaların içerisine koyabilmekteyiz. Bir vegan ve veteriner hekim olarak tüm türlerin yararını, sağlığını, yaşamını, mutluluğunu istiyorum; lakin mama konusunda içim rahat değil. Bu sebeple, bu alanda bir değişimin başlaması gerektiğinden yanayım ve bitkisel mamaların gelişmesi, yaygınlaşması için rol almak niyetindeyim.
Muazzam bir sömürü içeren mama sektörüne karşı elimizde bir çözüm var. Bilim çerçevesinde, ön yargılarımızdan kurtularak bu durumu tüm türlerin lehine çözebiliriz.
Sevgilerimle,
Veteriner Hekim Kaan Gencel.