Evrim sürecinde hayatta kalmak için et tüketiminin elzem olduğu zamanlar olduğu aşikar. Hatta bugün burada olmamızı avcılığa borçlu olduğumuzu söyleyebiliriz. Fakat çevremiz, şu anki gıda üretimimizi daha fazla destekleyebilecek durumda değil. 2010 yılında Birleşmiş Milletler hayvansal ürünlerden küresel çapta uzaklaşmayı destekleyen bir rapor yayınladı. Raporda; “Hayvansal gıdaların tüketiminin artmasına yol açan nüfus artışı sebebiyle, tarım kaynaklı etkilerin artması bekleniyor. Fosil yakıtların aksine, beslenmeye alternatif bulmak zor çünkü insanlar beslenmek zorunda. Bu etkilerin gözle görülür şekilde azalması ise ancak, dünya çapında beslenmede büyük bir değişimle mümkün: hayvansal gıdalardan uzaklaşarak” ifadesi bulunmaktadır.
Hayvanların beslenme için çoğaltılması, yetiştirilmesi ve beslenmesi, doğal kaynaklarımızın son derece verimsiz tüketilmesine sebep olmaktadır. Yiyecek tüketimi için yetiştirilen hayvanlar, dünyanın mahsullerinin yarısından fazlasıyla beslenmektedir. Nüfusumuz arttıkça daha fazla tarım arazisine ihtiyaç duyuyoruz. Dünyadaki orman kayıplarının %60’ı, tarım arazilerine dönüştürülmesinden kaynaklanır ki bunların çoğu da sürü otlatmada kullanılır. Dünya nüfusunun yaklaşık %14’ü (850.000.000 kişi)yetersiz beslenirken, değerli tarım arazileri kaynakları, hayvansal gıda üretimi için israf ediliyor, haliyle potansiyel ısıl değerin yalnızca küçük bir kısmı elde ediliyor. Doğal kaynakların bu aptalca yönetimi çok basit tabirle sürdürülebilir değil.
Vegan yaşam biçimi, daha az arazi, fosil yakıt ve su tüketimi gerektirdiği için daha az hava kirliliğe yol açar ve doğal kaynakların üzerindeki baskıyı azaltır. 2050 yılına kadar dünya nüfusunun 9 milyara ulaşması beklendiğinden çevre üzerindeki baskıyı azaltmak için vegan yaşam biçimi en etkili yoldur ve insanlığın hayatta kalması için kritik bir role sahiptir.
Kaynak: https://ilovevegan.com/resources/benefits-of-a-vegan-lifestyle/