Bu kitap, yasadigi dönemi belgelemek isteyen bir fotografçinin duydugu ihtiyaçla yazildi. Içinde yasadigim topluma ve dünyaya dair anlamaya çalistigim ama anlamlandiramadigim çok sey var. Bunlarin içinde beni en çok utandiran, 21. yüzyilda artarak devam eden insan siddeti. Kendi türüne, hayvanlara ve dogaya hakim olmaya çalisan insanin güç savasi, ne aklin ne de vicdanin kabul edebilecegi türden...Insanlar arasindaki iktidar ve para odakli savas, zorbanin zayifi hemen her alanda ezmesine yol açarken, bu mücadele, insan ve insan disi hayvan iliskisinde yasam hakkinin yasal olarak yok edilmesi ile sonuçlaniyor. Sonuç olarak kendileri güçlüler tarafindan ezilen insanlar da, hayvanlari çesitli gerekçelerle öldürmeyi “normal” görüyor. Bu çarpikligin insanlik tarafindan kabul edildigi, hümanist yaklasimlarin adaleti insanla sinirladigi bir dünyada yasiyoruz.Biz hayvan özgürlükçüleri, yasam hakkinin savunucusuyuz. Insanin ve insan disi hayvanin, bu dünyaya gelmekle kazandigi yasam hakki, dokunulmaz olmali; herhangi bir gerekçeyle yok edilmesi normallestirilmemeli. Bununla sinirli da kalmamali; insanin ve insan disi hayvanlarin yasamlarini siddete ve sömürüye maruz kalmadan sürdürme hakki taninmali. 21. yüzyilda insanligin önündeki en büyük devrim bu.