Yeryüzüyle barismak, günümüzde yeryüzüne ve insanlara karsi açilan savaslara sahitlik etmektir. Ayni zamanda bu sahitlik dünyanin, topragin, suyun, ormanlarin, tohumlarin, biyolojik çesitliligin ve insanlarin haklarini savunmak için verilen mücadelelerin hikâyelerini anlatir. Dünya merkezli bir ekonomi, politika ve kültüre dogru bir paradigma degisiminin neden hayatta kalmak için tek sansimiz oldugunu ana hatlariyla açiklar.Neoliberal ekonomik küresellesme modeli, baska bir alternatifin olmadigi varsayimina dayanir. Ancak alternatifler her yerdedir. Yerli kültürlerde ve yerel ekonomilerde, insanlarin hayatlarini tehlikeye atarak savunduklari alternatifler bulunmaktadir. Petrol zirvesine ve iklim degisikligine yanit olarak, özellikle kapali ekonomiyle karsi karsiya kalan yerlerde yeni alternatifler ortaya çikmaktadir.Yeryüzüne karsi olan bu savas, ekolojik ve etik sinirlara saygi duymayan, esitsizligi, açgözlülügü, adaletsizligi ve ekonomik toplanmayi ön planda tutan bir ekonomiden kaynaklanmaktadir. Dogaya olan bagimlilik ve sömürünün yogunlugu artarken ve Oikos, yani evimiz, gezegenimiz hem ekonominin hem de ekolojinin temeliyken artik zihinlerimiz ekonomi ile ekolojiyi ne yazik ki birbirinden ayirmistir.Yeryüzüyle barismak bütün bu nedenlerle bir sonuç degil aslinda dünyanin pek çok yerinde hayata geçmeye baslamis modellerle yeni bir baslangiçtir. Baris ancak ona tutunan, topragina, tohumuna sahip çikan, sömürüye direnen, adaletsizligi kabul etmeyen yeni dünya insanlarinin omuzlarinda yükselecektir. Bu mecburi bir harekettir. Yeryüzüyle barismak bizim için köprüden önce son çikistir.